seni ömrümün son gününe dek seveceğime
yemin etsem
Sonra her köşeyi döndüğümde sen çıksan karşıma
ve dönülebilen bütün köşelerden sen dönsen
Şu ağzımda büyüyen küfürler un ufak ufalansa
Dökülse ağzımdan düşse ayak uçlarına
Şu vapurların burnu gibi
ve dönülebilen bütün köşelerden sen dönsen
Şu ağzımda büyüyen küfürler un ufak ufalansa
Dökülse ağzımdan düşse ayak uçlarına
Şu vapurların burnu gibi
-afedersin kıçı gibi
Dili de olsa
Söylese senin buram buram deniz koktuğunu
Her ıslığında sesin duyulduğunu
Dili de olsa
Söylese senin buram buram deniz koktuğunu
Her ıslığında sesin duyulduğunu
Yüz kez yıkansam kokunun sindiği yerlerim üstüne
Söküp atsam içimden piç ettiğin şu küçük çocuğu
Münir Abi uzaktan seslense
Dese ki bırak evlat-
'vesvese bunların hepsi vesvese'
Ya da Kuşçu Arnavut yakasında sarı çiçeğiyle gelse
Şöyle bi güzel çekse kulağımızdan oturtsa bizi karşısına
Alemdağlı ispinozların lezzetli ötüşlerinden dem eylese
Sonra biz bir kere daha inansak kuşların masalına
Gözlerimize miller çektirip
-bir kere daha kansak
Hezârfen Ahmet Çelebi'nin yıllar evvel gördüğü rüyaya
Etimize dağlanmış etler diktirip
dirensek onca acıtırken yine de yan yana durmaya
Ağzın ağzıma büyülü nefesini üflese
biz yine sarhoş olsak
Kabından taşan dünya daha da küçülse gözümüzde
biz içine sığmasak
Aynı vakitte bizim gezegen alabildiğine büyüse hücrelerimizde
Biz yine hayretler içinde kalsak
Her nasılsa bunları bizden başka kimseler bilmese
ve usansalar anlamaya çalışmaktan
Evvela yoldaştıysak
ve yorulmadıysak uzun yollar boyu hayal kurmaktan
Kara sevdanın beşeri durmadan kandırdığı kadar
Tüm güzel şarkıların gizliden birbirini andırdığı kadar
Bir kibritin koca ormanı yandırdığı kadar
Yan yana uzansak
rüya gibi
rüyada gibi
biz olsak
Hepsi bu kadar