Biri benden
biri senden
biri bizden kalanlarla
Sen üç kere çok yaşa
Kavgasız nefeslerin olsun
ağzında dikensiz güllerle diren bu mağlup savaşa
Yarıştır küfrünü babadan kalma delikanlılığınla
Yalnız için ümitli şiirler söylesin hep
güzel gönüllü kadınlara
Zaman gidenin kalbine ağrır sevdiğim
Kalmalarına tutun ve ayak dire gerçeğimizin acısına
Masaldır bu
büyüyen akıllara yatmayabilir
İnançsızlık bi oturdu mu ciğere
bir daha kalkmayabilir
Soğuk sade üşütmez sen inanma meteorolojiye
Şiddetine mukabil feci şekilde yakabilir kor ateşten daha bile
Üşüdük de hissizleşti mi kalbimizin birbirine değen telleri
Ondan mı bu aramızdaki milyon mesafe
Üç yanı denizler
dört başı hayali düşmanlarla çevrili memleketimiz
zor zamanlardan geçmekte
Vuran vurulandan mesul değil
Cellat mazluma balta tutturmaya teşne
Önce acıtıyoruz
Sonra acılardan acı beğeniyoruz mutluluk niyetine
İşte biz seninle
bu çıplak derimizi dişleyen nefrete
sevişerek örgütlenmeliyiz sevdiğim
Şimdi sevmeye en demir yerinden kalkanlarımızı indirmeliyiz
Yersiz kinimizi yurtsuz sevişmelerimize rehin etmeliyiz
Kaçarı yok
büyümenin ağrısına teslimiz hepimiz
geldi mi vakti
Lakin hala küçükse ellerimiz
içimizdeki ağlaşan çocuklara
bir mendil vermeliyiz şimdi
30 Aralık 2013 Pazartesi
21 Ağustos 2013 Çarşamba
ŞEREFİNE VURULSUN ALEM
Ah şu sensiz yapamayacakmışım gibi gelenler
Bu ciğerimden sökülüp sana koşup gidenler
Hani sabaha dönen o ayıplı gecelerimize
Masa dahil tüm mobilyalar şahittirler
Kaç kez taşındım uyuduğun hanelerden
Ben de dahil şu evin bütün demirbaşlarını yakmam
Ağzının kenar mahalleri dahil her zerreni şu koltuğa bırakman
Ciğerimdeki ormanın cayır cayır yandığının sebebidir
İçimde incir ağacı dikilmiş ocaklar var
İncir şeytan çekebilir
Sokakta savaşa benzer bir şeyler var
Kavga umudu bir lokmada yutabilir
Biz küsmesek o vakit tüm yurtta barış türküleri söyleyenebilir
Güvercinler dahil bütün kuşlar en geçilmez çölleri aşabilir
Bu ciğerimden sökülüp sana koşup gidenler
Hani sabaha dönen o ayıplı gecelerimize
Masa dahil tüm mobilyalar şahittirler
Kaç kez taşındım uyuduğun hanelerden
Ben de dahil şu evin bütün demirbaşlarını yakmam
Seni unutmamın topyekun bedelidir
Anlamadın şu mor çarşafların dillerindenAğzının kenar mahalleri dahil her zerreni şu koltuğa bırakman
Ciğerimdeki ormanın cayır cayır yandığının sebebidir
İçimde incir ağacı dikilmiş ocaklar var
İncir şeytan çekebilir
Sokakta savaşa benzer bir şeyler var
Kavga umudu bir lokmada yutabilir
Biz küsmesek o vakit tüm yurtta barış türküleri söyleyenebilir
Güvercinler dahil bütün kuşlar en geçilmez çölleri aşabilir
Seni böyle sevmemin istikrarı bütün kıtalarda ikrar edilebilir
Babam da dahil bütün ayyaşlar
Seni unutamayışıma kadeh kaldırabilir
Sevdiğim
Şerefine vurulsun alem!
Babam da dahil bütün ayyaşlar
Seni unutamayışıma kadeh kaldırabilir
Sevdiğim
Şerefine vurulsun alem!
21 Haziran 2013 Cuma
YÜZEN ARABESK
Her biri başlı başına bir devrime benzeyen o sevişmelerimizin
hakikatle imtihanı geliyor aklıma
O an bütün yalanlara direniyorum
Artık olmayışına
Artık olmayışına
Yanımda soluduğun ciğerinin şimdi burdan bilmem kaç yüz kilometre
ötede oluşuna Söylenecekçoksözler'in geride hiç kalmayana dek katledilişine
Görülecekçokgünler'in kör karası gecelerine
Şu omzumun çukurundaki kuşların
ağlar gibi ötüşüne
Ağzının
kenarına salıncak kurmuş çocuğun bana hala inatla gülümseyen suretine
direniyorum
Dipsiz bir hayalden gayrı hafızamda gömülü bir hatıraya dönüşmeni
bekliyorum
Çünkü başka yol kalmadı
Çünkü başka bütün yolları örttü toprak ve imkansıza bağışladı
Mucize olmadan da mümkündü mucize
Birlikte kanmadık mı
Gemiler gidiyordu ne güzel
Gemiler gidiyordu ne güzel
Biz inadına yakmadık mı
Şimdi girilemeyen
denizlerin dalgasına vuruyor seni sevmelerim
Gemiler yine de yüzüyor
Ne garip
Gemiler yine de yüzüyor
Ne garip
19 Haziran 2013 Çarşamba
METRUK
Her ışıklı tabelanın en az bir harfi
Zamanla baş aşağı dönmüştür
Her beşerin kendi özü
Bizzat çekirdeğinden dönüşmüştür
Hastalıkta sağlıkta barışta ve dahi savaşta
Her an aklımda olan saygıdeğer hayaletlerin
Pişman olmaya meyilli bir cümle gibi ağzımda çoğalan
Hani o pek tanıdık ismin
Ve bir de burnumda kokunu büyüttüğüm
ağzıma tadını dişlediğim sen
Bütün bu karmaşanın ortasından bir kuş-luk vakti
İsimsiz hayaletlerinle çıkıp gelsen
Dünyanın bütün işçilerinin bütün grevleri kazandıkları resmi gazetede ilan edilse o an
Ve yokluğuna direnen tüm hücrelerim yenilense zerre kanım akmadan
Yavuz Sultan'dan beridir biliriz
her selim kendinden önce namıyla yürür
Ne vakitten beridir bu merveler
meyva gibi içerinden çürür
Yürümek de çürümek de yan yana olabilir pekâlâ
Yalnız kalan kuş
Zamanla baş aşağı dönmüştür
Her beşerin kendi özü
Bizzat çekirdeğinden dönüşmüştür
Hastalıkta sağlıkta barışta ve dahi savaşta
Her an aklımda olan saygıdeğer hayaletlerin
Pişman olmaya meyilli bir cümle gibi ağzımda çoğalan
Hani o pek tanıdık ismin
Ve bir de burnumda kokunu büyüttüğüm
ağzıma tadını dişlediğim sen
Bütün bu karmaşanın ortasından bir kuş-luk vakti
İsimsiz hayaletlerinle çıkıp gelsen
Dünyanın bütün işçilerinin bütün grevleri kazandıkları resmi gazetede ilan edilse o an
Ve yokluğuna direnen tüm hücrelerim yenilense zerre kanım akmadan
Yavuz Sultan'dan beridir biliriz
her selim kendinden önce namıyla yürür
Ne vakitten beridir bu merveler
meyva gibi içerinden çürür
Yürümek de çürümek de yan yana olabilir pekâlâ
Yalnız kalan kuş
dokuz köyün dokuzundan da sürülür
Şu içimize büyüyen metruk harabeler
Yokluğunun rüyasını koca bir ömre gördürür
Şu içimize büyüyen metruk harabeler
Yokluğunun rüyasını koca bir ömre gördürür
15 Haziran 2013 Cumartesi
KÜFÜR
Öyle üzdün
Böyle kırdın kanadımı
Anadan üryan geldin öyle çıplaktı ki gelişin
Şu yuvasız kuş gibi kalmalarımı diyorum
Ağzımdaki guguklu saatin sığınacak evisin
Canını seven gitsin!
Yar-î cemâli seven gitmesin
Gitmek mi kanatır kalmak mı daha kanar
O gitmeyen gidişin yeter etime değmesin
Öyle haksız ki bütün bunlar bu böyle bilinsin
Sezar'ın hakkı Sezar'a derler çocuk
Hak alınır hakkı veremezsin
Şu haksız olamayacak kadar güzel oluşunu diyorum güzelim
Bütün hâkimlere küfür gibisin
Böyle kırdın kanadımı
Anadan üryan geldin öyle çıplaktı ki gelişin
Öyle sevdin ve öyle bir sevmedin ki
Sen diyorum
Sanki tanrının ellerisin
Öyle sensiz ki şuralarım
Aysel Abla toplarını kesmiş gibi üzgün mahallemin çocukları
Öyle geldin öyle bir gitmedin ki
Sen diyorum
Sanki tanrının ellerisin
Öyle sensiz ki şuralarım
Aysel Abla toplarını kesmiş gibi üzgün mahallemin çocukları
Öyle geldin öyle bir gitmedin ki
Şu yuvasız kuş gibi kalmalarımı diyorum
Ağzımdaki guguklu saatin sığınacak evisin
Canını seven gitsin!
Yar-î cemâli seven gitmesin
Gitmek mi kanatır kalmak mı daha kanar
O gitmeyen gidişin yeter etime değmesin
Öyle haksız ki bütün bunlar bu böyle bilinsin
Sezar'ın hakkı Sezar'a derler çocuk
Hak alınır hakkı veremezsin
Şu haksız olamayacak kadar güzel oluşunu diyorum güzelim
Bütün hâkimlere küfür gibisin
8 Mart 2013 Cuma
ADAM
-Yavaşlatmak benim bile olmayan bir bedeni
Dörtnala bir hızla
Sökülmek gündelik köklerden
Dikilmek saksısız ve yalınayak topraklara
-Neden çıplak değiliz ki
Dörtnala bir hızla
Sökülmek gündelik köklerden
Dikilmek saksısız ve yalınayak topraklara
-Neden çıplak değiliz ki
diyordu bugün adamın biri
Kendi yüzlerinden zerre sorulmayarak
Soluyarak hayın insan ordularını
Ederini mayasını unutarak
Bu çürük kokan yalnızlıkları
Baldırı çıplak ayakları durmadan suçlayarak
Kendi yüzlerinden zerre sorulmayarak
Soluyarak hayın insan ordularını
Ederini mayasını unutarak
Bu çürük kokan yalnızlıkları
Baldırı çıplak ayakları durmadan suçlayarak
Niçin diyordu sağımızda solumuzda bu çaputlar
Niçin niçin
-Yetiremediniz be şu kuşlu gökleri
Kuşağını göğün
Karasını mavisini
Örtünemediniz mağrur bir kabulle
Yetinemediniz
Kuşağını göğün
Karasını mavisini
Örtünemediniz mağrur bir kabulle
Yetinemediniz
Sadece gemilerin varabildiği
Bir maviliğe erişiyordu adam
Meşru sayılıyordu deliliği
Gitmek için çırpındıkça
Dürüst bir boşluğa dönüşüyordu
Yahut kanatsız kuşluklara
-Ölüyor muyuz yavaş yavaş, diyordu
Gencecik ölüyor muyuz
Anısı bile yetiyor her şeyin
Bitiyor mu heybemizde hikayeler
Tükeniyor muyuz sessiz
Konuşmak sizin olsun, hâşâ
Biz sözsüz gardiyanların kapısına teşneyiz
Bir maviliğe erişiyordu adam
Meşru sayılıyordu deliliği
Gitmek için çırpındıkça
Dürüst bir boşluğa dönüşüyordu
Yahut kanatsız kuşluklara
-Ölüyor muyuz yavaş yavaş, diyordu
Gencecik ölüyor muyuz
Anısı bile yetiyor her şeyin
Bitiyor mu heybemizde hikayeler
Tükeniyor muyuz sessiz
Konuşmak sizin olsun, hâşâ
Biz sözsüz gardiyanların kapısına teşneyiz
Dilsiz gibi bir zindanlığın peşindeyiz biz
10 Ocak 2013 Perşembe
ANKARA MİSKET
Senin böyle kokman sevdiğim gülün sümbülün gücüne gitmez mi
Dudakların bal-ı hayat
Dudakların bal-ı hayat
Baharın kirazına ayıp etmez mi
Serde sevda olmasa
Serde sevda olmasa
iki ten birbirine böyle dokunabilir mi
Sevişmek dediğin
evvela sevmenin işteş hali değil mi
Söküp atmak kolay
Zor olan insanın içindeki düğümlerle ateşkesi
Gel nihayet
Eksilt ömrümüzden keşke denilen o bin pişman kelimeyi
İçimizdeki çocukların iki misket için kavgası bitemedi gitti
Kim bilir belki büyümenin zamanı geldi de yanımızdan geçiverdi
Söküp atmak kolay
Zor olan insanın içindeki düğümlerle ateşkesi
Gel nihayet
Eksilt ömrümüzden keşke denilen o bin pişman kelimeyi
1 Ocak 2013 Salı
GEZEGEN
Bir daha bağlanmamacasına çözülmüşken
dizlerimizin ipleri
Bu orman gibi sevda
içimizdeki hayvanları evcilleştirebilir mi
Bilirim her çağlayan nehir
bir gün sakinleşip bulur denizine kavuşacağı yeri
İçim dolup taşarken seni
dizlerimizin ipleri
Bu orman gibi sevda
içimizdeki hayvanları evcilleştirebilir mi
Bilirim her çağlayan nehir
bir gün sakinleşip bulur denizine kavuşacağı yeri
İçim dolup taşarken seni
Sakince sevmek bir ihtimal olabilir mi
Dar gelir bize şu ahir zamanın tüm bilindik evleri
Bırak anlamasın kimse
Dar gelir bize şu ahir zamanın tüm bilindik evleri
Bırak anlamasın kimse
bizim senle gezegenimiz apayrıdır sevgili
Birbirine yakışan notalar gibi
ikimizin ademle havvadan kalma yerleri
Uzun vakitler doyurur ancak bizi
upuzun sevişme vakitleri
Birbirine yakışan notalar gibi
ikimizin ademle havvadan kalma yerleri
Uzun vakitler doyurur ancak bizi
upuzun sevişme vakitleri
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)